Bugün İran İslam Cumhuriyeti’nin kurucusu İmam Humeyni'nin (r.a) sürgünde bulunduğu Fransa'dan ülkeye uçakla dönmesinin üzerinden 42 yıl geçiyor. İran İslam Devrimi, siyasi başarıları ve benzersiz askeri özelliklerinin yanında toplumu ve hükümeti yönetmek için İslami bir model sunmakta da başarılı bir örnek olmuştur.
01 Şubat 1979’da Şah’ın İran’dan gitmesinin ardından İmam Humeyni 15 yıllık bir sürgünün ardından büyük bir karşılama ile İran halkına bağımsızlık, özgürlük ve İslâm Cumhuriyetini hediye olarak getirerek İran’a geri döndü.
Arap ülkeri, İslam Devrimi’nin sunduğu bu modelin farklı olduğu için kendilerinin İslami bir ülke olduklarını iddia ederek bu modeli kabul etmedi ve büyük güçlere bağlı oldukları nedeniyle İranofobi gibi bahanelerle bundan uzaklaştılar.
İran devrimi tarafından tanımlanan İslam, Batı ve Doğu akımlarından bağımsızdır.
İran İslam Cumhuriyeti, Siyonist Rejim ile ilişki kurmanın ve bu rejimle manevra yapmanın mümkün olmadığı söylemini sunarken aynı zamanda Filistin halkına destek vermekte ön safta yer almıştır.
İran’ın sunduğu modelde Filistin’i savunmak ve ahlaki ve islami idealler ülkenin dış politikasının önceliği olmuştur. Bazı ülkeler İran’ın Filistin meselesini ve bölge milletlerinin direnişini iç menfaatleri için bir taktik olarak kullandığını iddia etmekte. Dolayısıyla bir yandan Siyonistler ve ABD’lilerle fotoğraf çekmekte bir yandan da hükümetlerinin ayakta kalması için İslam ve İslami meselelerden bahsediyorlar. Halbuki İran bölgenin barış ve istikrarından yana olduğunu her zaman ispatlamıştır.
yorumunuz